1982 yılında Diyarbakır Cezaevi’nde bir mahkûm, şartları bahane ederek hayatına son verir ve direnişin sembolü olur. Nevruz da direnişin bayramıdır. Nedense hafızalarımızdan silmek istemişizdir. “Öcalan’ın mesajı da bir direnişin mesajıdır!” diyebilir miyiz?! İsterseniz, demeyelim; bayram diyelim… Bütün ayrıntılar hazırdır. Apo posterleri, Kürdistan bayrağı, PKK bayrağı televizyonlara yansıdı. Türk bayrağının olmayışını Başbakan söyleyene kadar kimse dile getirmedi. Başbakanımız dile getirdikten sonra İçişleri Bakanımız Muammer Güler aynı açıklamaları yaptı. “Posterler ve PKK bayraklarıyla ilgili soruşturma yapılacaktır” dendi. Polisimiz dışarıdan seyretti. Sabah alana gelen kaleşnikoflu, yüzleri poşulu teröristlerin açıklamaları görmezlikten gelindi.

22 Mart günü muhalif denilen bir kaç gazetede görebildik. Diğer basın bu haberi nasıl atlamıştı, aklımız ermedi… Türk bayrağı, yurtdışından gelen terörist militanların cenazelerinden de kaldırılmıştı… Bu başlangıcı, hastanelerin, sağlık kuruluşlarının levhalarından “T.C.”nin kaldırılması takip edecek, halkın infiali üzerine Sağlık Bakanı’nın açıklamalarıyla yerlerine tekrar yerleştirileceği söylenecekti.

Bu arada Ziraat Bankası’nın bazı şubelerinden “T.C.”nin sökülmesi biraz daha kurnazca olacaktı. Bölge bölge sökülerek halk alıştırılacaktı. Bu dalgalanmalar olurken valiliklerin bazılarından “T.C.” kalktı, halk hassasiyet gösterince yerine yerleştirildi. Son Bursa Valisi Şehabettin Harput’un, Valilikten “T.C.”yi indirme haberi, halk direnince asarız, açıklaması… Öyle ya, halk nasıl olsa bir gün yorulacak. Acaba yorulacak mı?! Üzgünüm, Vali Bey’in soyadı “Harput”, ben de Harputluyum, “T.C.”leri kaldırmasınlar diye direnenlerin içindeyim. 

       “Analar ağlamasın, akan kan dursun…” Bu dileklere hayır diyecek kimse yoktur. Ancak, bu sürecin birden bire yaşanmaya başlanması, halkı düşündürüyor. KCK’lıların içeri alınması mahkeme bile olmadan görevlerine geri dönmeleri, PKK terörist başı ve BDP’nin birden bire masum pozlarla beyanat vermesi manidar değil mi? Hükümet, “Bize güvenin” diyor. Tabii, güvenmeliyiz, güvenirken bütün partilere oy verenlerin veya kızarak hiç oy vermeyenlerin Başbakanı, Recep Tayyip Erdoğan’dır. AK Parti bu konuda düşünmelidir. Mademki hepimizin Başbakanı, tedirginliklerimizi Hükümet kızmadan dikkate almalıdır. Biz, “Hükümet ne söz verdi de, bu kadar emin?!” diyenlerden değiliz. Ancak, bazı tedirginliklerimiz anlayışla karşılanmalı ve cevaplandırılmalıdır. 

       “Akil Adamlar” listesini yalnız Hükümet değil, terörist başı da çok hoşlanmasa da onayladı. Çünkü verdikleri bütün isimler listede yoktu. 

       “Akil Adamlar”a güvenmemiz isteniyor. Lale Mansur’un çevirdiği filmleri, “Dinsizim” söylemlerini hatırlarsak, gittiği yerlerde halka neyi anlatacak? Ahmet Taşgetiren Beyefendi, bir devirde Türk Edebiyatı Dergisi’nde Yazı İşleri Müdürü’ydü; kibarlığı, vatanseverliği malumdur. Fehmi Koru Bey’in de aynı duygular içinde olduğunu biliyorum. Ancak “Bayrak mı, o da ne, olmasa ne olur? T.C. mi, ben T.C. ile mutlu değilim” diyen Hilal Kaplan aynı grupta olursa biz ne anlatacağını görür gibi oluyor ve vatanını sevenlerin çektiği acıyı hepimiz çekeriz. Can Paker bir başka grubun başkanı… “Yaptığı açıklamalar daha şimdiden kafamızı karıştırdı? Keşke Apo özgür olsa!” gibi cümlelere halk tahammül eder mi? Ne yazık ki vatan, bayrak, kültür, dil konularında hassas olduğunu bildiğim ve öğrencim olan Sibel Eraslan bu komisyonda olursa… 

       AK Parti milletvekili, “PKK’nın anadil ve diğer taleplerinde silah kullanmasına gerek yok. Anadilde eğitim ve özerklik gibi konularda silah kullanmaya gerek yok!” diyor. Demek silahları bırakınca isteklerinin yerine geleceğine Metiner çok emin. Bu durumda silahları bırakın, isterseniz gömün, yeter ki gidin; terör dursun, istenenleri yavaş yavaş alırsınız… Acaba o kadar emin olmalı mı? 

       13.04.2013 Zaman… “Karayılan: ‘Silah bırakma en son iş!’ Karayılan, The New York Times gazetesine konuştu? Hükümetin istediği gibi silah bırakmayacağını, bunun en son iş olduğunu söyledi. ‘Çözüm sürecinin son aşamasında olabilir. Bu, süreç bağlamında tartışılacak bir konudur. Şiddeti bırakınca demokratik toplum inşa edilmeli. (Demokratik toplumdan ne istedikleri belli değil.)Yoksa çok büyük bir savaş olacak.’”

       Başbakanımıza bir öğretmen olarak yalvarıyoruz. Süreçten tedirgin olanlara kızmayınız…

/Haber Ajanda Dergisi – Mayıs 2013

Önceki İçerikBarış Süreci
Sonraki İçerikSürece Hâlâ Güvenelim mi?